GENETİĞİ İLE OYNANMIŞ GIDALAR-GDO

Gıdalarda genetik oynamalar neden ve nasıl yapılıyor?. Her gıdaya uygulanıyor mu?

Tanım olarak, "bir organizmanın genetik yapısının bir başka organizmadan alınan genetik kodla birleştirilmesi ile edilen yeni organizmaya genetiği değiştirilmiş organizma" denilir. Bu yöntem günümüzde bazı gıdalara da uygulanarak yeni ürünler elde edilmektedir. Bitkileri tarım ilacı kullanmadan zararlılara karşı koruyarak verimlerini arttırmak, genetik değiştirmenin esas amacıdır. Tarım ilacı kullanımının azalmasıyla bir anlamda çevre ve insan sağlığı da korunmuş olacaktır. Örneğin tarım zararlılarını öldüren bir toksini üreten bakteriden alınan genetik kodun, bitkinin genetik yapısı ile birleştirilmesi sonucunda bitkinin bu toksini üretmesi sağlanmıştır. Daha önce tarım ilaçlarında da kullanılan ve insan sağlığına zarar vermediği bilenen bu toksinin bitkide bulunması, tarım ilacı kullanımını birçok durumda oldukça azaltmıştır. Ya da benzer yöntem uygulanarak hastalığa neden olan virüslere karşı bitkinin direnç geliştirmesi sağlanmış ve ürün verimi arttırılmıştır.


Peki bu ürünlerin insan sağlığı üzerine etkileri araştırılmakta mıdır?

Burada alışılageldiği üzere her kafadan bir ses çıkmakta ve bilgi kirliliği yine kafaları karıştırmaktadır. Bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de en güvenilir kaynaklardan biri olarak bilinen Dünya Sağlık Örgütü, bu tür gıdaların üretiminin insan ve çevre sağlığı üzerindeki etkilerinin belki de geleneksel yöntemlerle üretilen gıdaların yaptığı etkilerden çok daha fazla incelenip araştırıldığını belirtmektedir. Bu ürünlerin güvenilirliği, insan üzerine yapabileceği toksik etki, allerjik reaksiyonlara neden olabilme riski, besin değerinin değişmesi gibi bir çok açıdan test edilmektedir. Genetik modifikasyona uğramış gıdaların üretim teknikleri farklılık gösterdiğinden herbir ürünün güvenlik testleri ayrı ayrı yapılmaktadır. Bir başka değişle x bir ürüne yapılan genetik modifikasyon sağlık için tehdit içermezken, aynı işlem başka bir ürüne uygulandığında sonucu insan sağlığını tehdit edebilir. Bu da ancak her ürüne özel testlerin yapılması ile anlaşılabilir. Günümüzde piyasada bulunan genetik modifikasyona uğramış ürünler bütün bu sağlık testlerinden geçirilmiş, üretim ve kullanımları yasalarla (gıda kodeksi) belirlenmiş ürünlerdir. Avrupa Birliği tarafından uygulanan yasalar yanında, gıdaların üretim ve kullanımlarını her ülke kendi yasa ve kanunları ile belirlemektedir. Genetiği oynanmış gıdalar konusunda bazı ülkeler sadece halk sağlığını hedef alarak kanunlarını oluştururken, diğerleri hem çevre hem de sağlığını dikkate alarak kanunlarını oluşturmaktadır. Bazı ürünlerin üretim ve satışı bir ülkede serbest olurkan bir başka ülkede daha fazla sınırlandırılmış olmasının en önemli nedeni budur. Dünya genelinde genetik modifikasyonu ve kullanımı değişik ülkelerde kabul gören gıdaların sayısı çok sınırlıdır. Bunlar esas olarak tarım ürünleri olup, en bilinenleri mısır, soya fasulyesi, kabak ve patatestir. Sanıldığı gibi piyasadaki ürünlerin neredeyse tamamı genetik modifikasyona uğratılmamıştır.

Birçok ülke tüketicisini korumak amacı ile GDO’ları ve bu ürünleri içeren gıdaların etiketlendirilmesini yasalarla düzenlemiş ve sınırlandırmışlardır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde, genetik oynamadan sonra gıdaların besin değerlerindeki değişim çok fazla ise, oluşan yeni ürünün alerjen içerme olasılığı varsa, veya son ürün yasal limitlerin dışında toksin içeriyor ise, FDA (Food and Drug Administration) bu ürünlerin paketlerinin üzerinde GDO bilgilendirmesini zorunlu kılmaktadır. Bunların dışında kalan ürünlerdeki etiket bilgileri isteğe bırakılmakla birlikte, etiketlerde verilen her türlü GDO bilgisi tüketicinin yanlış yönlendirilmesini engellemek amacı ile FDA tarafından denetlenmektedir. Örneğin, GDO içermez ifadesi, “bu ürün 100% GDO içermez” anlamı taşıdığından ve organik tarımla üretilmiş ürünler dışında bunun ispatlanması çok zor olacağından bu tür bir etiketlenme FDA tarafından tavsiye edilmemektedir. Yerine, “kullanılan malzemelerin hiçbirinin üretiminde biyoteknolojik yöntemler kullanılmamıştır”, “bu yağın yapımında kullanılan soya genetik yöntemlerle üretilmemiştir”, “bu ürün genetiği değiştirilmiş (GD) mısır içerir” gibi ibareler kullanılması önerilmektedir. Avrupa Birliği, Yeni Zelanda, ve Japonya gibi ülkelerde farklılıklar göstermekle birlikte benzer düzenlemeler uygulanmaktadır. Örneğin Avrupa Birliği bir ürününün içinde GDO miktarı % 0.9’dan fazla ise mutlaka etikette belirtme zorunluğu getirmiştir. Bizde de aynı oran getirilmek istenmektedir. Bu oran Avusturalya, Yeni Zelanda, Japonya’da 1% olarak belirlenmiştir. Etiketlerin üzerinde kullanılacak ibareler de yine tüketicinin sağlık, bilgilenme ve seçebilme hakklarının korunabilmesi için yasal maddeler halinde sıralanmıştır. Örneğin, Avrupa Birliği’nde eğer bir gıda veya tohum genetik modifikasyon (GM) ile üretilmişse, mısır gibi, domates gibi, bu durum etiket üzerinde zorunlu olarak belirtilir. Bir gıdanın içindeki maddelerden herhangi biri GM ile üretilimiş ise, örneğin GD mısır veya soyadan üretilen sıvı yağlar, GD mısırdan üretilen mısır nişastası ve bunları kullanarak yapılmış tatlılar, GD üzümden üretilen şaraplar, GD gıda katkı maddeleri v.s. gibi, etikette belirtilmesi zorunludur. Hayvan yemlerinde de üretim sırasında genetik modifikasyonlar yapıldıysa etiktte belirtme zorunluluğu vardır. Türkiye’nin de imzaladığı Biyogüvenlik protokolü genetik mühendisliği yöntemleri kullanılarak elde edilmiş olan gıdaların insan sağlığı ve biyolojik çeşitlilik üzerinde oluşturabileceği olumsuz etkilerin belirlenmesini ve bu etkilerin kontrol altında tutulması için gerekli tedbirlerin alınmasını içine almaktadır. Bu amaç doğrultusunda, bizde de Avrupa Birliği’ndekine benzer bir çerçevede GDO düzenlemeleri yapılmıştır. Kopan kıyametlerin çoğu “GDO suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz.” maddesinden kaynaklanmakla birlikte, aynı ibare yukarıda da belirttiğim gibi ABD’de de tüketiciyi yanlış yönlendirebileceği ve kötü niyetli kullanılabileciği düşüncesi ile uygun bulunmamıştır. Onun yerine (aynen kanunda yazıldığı gibi veriyorum)*:

a) GDO lu gıdanın tek bileşenden oluşması durumunda “genetik olarak değiştirilmiştir” veya ürün ismi ya da hammaddenin ismi “genetik olarak değiştirilmiş ...........’den üretilmiştir” ifadesi ile birlikte etiket üzerinde yer almak zorundadır.

b) GDO lu gıdanın birden fazla bileşen ihtiva etmesi durumunda, ürün ismi ya da bileşen ismi, “genetik olarak değiştirilmiş ..........” veya “genetik olarak değiştirilmiş ….......’den üretilmiştir” ifadeleri ile birlikte bileşen listesinde söz konusu bileşenden hemen sonra gelecek şekilde parantez içerisinde yer almak zorunda olup, parantez içindeki ifade diğer bileşenlerle aynı karakter büyüklüğünde olmalıdır.

c) GDO’lu dökme gıdaların beraberinde, etiket bilgilerini içeren belge bulundurulmak zorundadır.

ç) Yukarıda belirtilen etiketleme gerekliliklerinin yanı sıra, GDO lu gıdaların GDO suz eşdeğer ürünlerden; bileşimi, beslenme etkileri veya beslenme değeri, kullanım amacı açısından farklılık gösterdiği durumlarda, bu hususlar etiket üzerinde belirtilmelidir. Besin bileşeninde farklılık gösteren GDO lu gıdalarda, beslenme etiketlemesi yapılması zorunludur.

d) GDO lu gıdaların GDO suz eşdeğer ürünlerden farklı olması durumunda, tüketilmesi sonucunda sağlık riski oluşturabilecek tüketici gruplarına ait uyarıların etiket üzerinde belirtilmesi zorunludur.

e) GDO kullanılarak elde edilen gıdanın GDO suz eşdeğerinin olmaması durumunda, söz konusu ürünün doğası ve özelliklerine ait bilgilerin Türk Gıda Kodeksinde belirtilen hükümlere uygun olarak etiket üzerinde belirtilmesi zorunludur

maddeleri zorunlu kılınmıştır. Yönetmeliğin tamamına aşağıda verilen internet sitesinden ulaşabilirsiniz.

GDO’ların yasalarla sınırlandırılması bu ürünlerin kontrolsüz olarak ortalıkta dolaşmasının önünü ciddi olarak kapatıcaktır kanısındayım. Ancak burada kilit nokta denetimlerin ne kadar sıkı ve güvenilir yapıldığı olacaktır. Sanırım bizim bir anda paniğe kapılmamız ve her konuşana inanmamız da bugüne kadar yaşadığımız birçok olayın sonucunda oluşan güvensizlik sorunundan kaynaklanmaktadır. Bence burada biz tüketicilere düşen, tam ve doğru bilgilenmek ve haklarımıza sonuna kadar sahip çıkmaktır. Okuyalım...okuyalım...okuyalım... ancak okuduklarımızın bilimsel kurullardan geçerek yayımlanmış, güvenilirliği dünyaca kabul görmüş yayınlarla ne kadar örtüştüğünü de sorgulayalım...

REFERANSLAR
Uluslararası Genetik Mühendislik ve Biyoteknoloji Merkezi (ICGEB)


http://www.icgeb.org/~bsafesrv/

ILSI Uluslararası Gıda Biyoteknolojisi Komitesi

http://www.ilsi.org/file/Guide-Rev-Sep04.pdf

Düzenleyici Kurumlar Birleşik Biyoteknoloji Web Sitesi (ABD)

ABD Tarım Bakanlığı (USDA), Çevre Koruma Dairesi (EPA), Gıda ve İlaç Dairesi (FDA)

http://usbiotechreg.nbii.gov/

Transgenik Bitkiler ve Dünya Tarımı

Londra Kraliyet Bilimler Akademisi, ABD Ulusal Bilimler Akademisi, Brezilya Bilimler Akademisi, Çin Bilimler Akademisi, Hindistan Ulusal Bilim Akademisi, Meksika Bilimler Akademisi ve Üçüncü Dünya Bilimler Akademisi tarafından yayınlanan rapor. National Academies Press (ABD), 2000 .

http://www.nap.edu/catalog/9889.html

Amerikan Tıp Derneği (AMA)

http://www.ama-assn.org/ama/pub/article/2036-4030.html

Britanya Tıp Derneği

http://www.bma.org.uk/ap.nsf/Content/GMFoods


*http://www.tarim.gov.tr/Files/Mevzuat/yonetmelik_son/GDO_YONETMELIK.htm