SOKAKTA SATILAN YİYECEKLER

Sabah benim işe gidiş, akşam da dönüş saatlerim genellikle çalıştığım üniversitenin tam karşısındaki okulun başlama ve bitiş saatlerine denk geliyor. Sabah ve akşamın benim en çarpıcı yanı ellerinde simit, poğaça olan çocukların sayısının çokluğu...hatta bazen üşenmeyip görüş açımın içinde kaç tane elinde simit, poğaça v.s olan çocuk var diye de saydığım olmuştur. Yarıyıl tatilinin bitmesi ile tekrar başladık...

Hepimiz okul kapılarından sokak aralarından bu tür yiyecekleri mutlaka satın almışızdır. Yaşadığımız sosyal ortamın, kültürümüzün vaz geçilmez parçasıdır onlar. Ancak benim canımı sıkan sokak yiyeceklerin tüketiminin hızla artması. Hep doğru ve sağlıklı beslenme davranışlarından söz ediyoruz. Gelişen endüstriye ve değişen hatta birçok açıdan zorlaşan hayat şartlarına bağlı olarak beslenme kültürümüz ve davranışlarımız da değişiyor. Ben küçükken okuldaki beslenme saatlerini her gün bir anne üstlenir ve beslenme saatinde köfte-ekmek, süt, haşlanmış yumurta, minik doğranmış meyveler, salatalık, sandviç, gibi evde hazırlanmış yemekler getirirdi bütün sınıfa. Okulun dağılmasına birkaç saat kala da başka bir anne
öğlenden sonra beslenmesi için kek, kurabiye v.s hazırlardı, aç çıkmazdık biz okuldan. Mutlaka hala bu geleneği sürdüren aileler ve okullar vardır ancak artık çoğumuz çalıştığımız için bu tür şeylere ayıracak vaktimiz yok maalesef. Beslenme çantası hazırlamak çok daha yaygın artık. Burada iş bize düşüyor. Çoğunlukla sabah erken kalkmakta zorlandığımızdan veya işe yetişmek zorunda olduğumuzdan ilk geçiştirdiğimiz şey aslında en önemli öğün olan kahvaltı oluyor. Kendimiz bir kahve içmekle yetinip belki de çocuğumuzun eline bir poğaça veya okul kapısından alınmış bir simit sıkıştırıyoruz. Beslenme çantası hazırlamak ben de çok iyi biliyorum ki çok zordur. İçine ne koyacağım diye düşünmek, koyacağın şeyi hazırlayacak vakit olmaması çoğu zaman ruhen de yorar bizi. O zaman da yine simit, poğaça gibi şeylere sarılıyoruz. Ama haftalık plan yapmak, hem kahvaltıyı, hem beslenme çantasını, hem de çocuğumuz okuldan aç çıktığı zaman sokak simiti, poğaça, şeker yerine açlığını bastıracağı atıştırmalık meyve, salatalık gibi şeyleri akşamdan hazırlamak hem işimizi kolaylaştıracak hem de gözlerinin içine baktığımız çocuklarımızın beslenmeleri açısından çok daha iyi olacaktır.

Sokak satıcılarından alınan yiyeceklerde bizleri ve çocuklarımızı bekleyen iki büyük tehlike vardır. Bunlardan birincisi bu yiyeceklerin çoğunda son derece az olan hatta hiç olmayan hijyen ve gıda güvenliği, bir diğeri ise sadece şişmanlığa neden olan, hiçbir besleyici değeri olmayan boş kaloriler.

Benim öğrencilere her dersin başında mutlaka söylediğim bir cümle vardır: “Tüketiciler kalitesi yüksek ve güvenilir yiyecek ister”, ve bu yiyecekleri mümkün olduğunca da ucuza satın almak ister. Hele biz anneler için çocuğumuzun tükettiği yiyeceğin kalitesi ve güvenilirliği bir ayrı önemlidir. Biz tüketicilerin gıda güvenliğinde anladığımız yediğimiz yiyeceğin bizi hasta etmemesidir. Biraz daha yasal ve bilimsel açıdan baktığımızda gıda güvenliği yiyeceklerimize bizleri kısa veya uzun vadede hasta edebilecek üç çeşit zararlının; mikroorganizmaların, böcek ilacı, hormon, antibiyotik gibi kimyasalların ve çivi, tüy, saç gibi fiziksel zararlıların sağlığımızı tehdit edecek kadar bulaşmamış olmasıdır. Gıda güvenliği yasalarla ve denetimlerle kontrol altında tutulmakla birlikte, diğer bütün gelişmekte olan ülkelerin de yaşadığı koordinasyon eksikliği problemi zaman zaman bizde de zaaflara neden olmaktadır. Buna bir de elinde hiçbir yasal belgesi olmadan kendisine gıda üreticisi ünvanı veren ama gıda üretimi ve gıda güvenliği konusunda son derece cahil olan insanlar da eklenince maalesef ortaya okul kapılarında, sokak aralarında satılan denetimleri yapılmamış, hangi şartlar altında üretilip saklandıkları belli olmayan simit, poğaça, köfte-ekmek, tatlı, macun şeker gibi yiyecekler çıkmaktadır. Bu yiyeceklerin büyük çoğunluğu insan sağlığı için kısa veya uzun vadede ciddi tehditler oluşturmaktadır. Özellikle yaşlılar, küçük çocuklar, kronik hastalığı olan kişiler bu tür yiyeceklerden daha fazla zarar görürler. Bu işin hijyen ve gıda güvenliği yanı. Bir de beslenme açısından bakacak olursak, bu yiyeceklerin büyük bölümü vucudumuzun günlük ihtiyaç duyduğu besin öğelerini taşımadıkları gibi çoğu yağ, şeker v.s. açısından oldukça zengindirler...Yani içleri boş kalorilerle doludur.

Nereden bakarsak bakalım sokakta satılan yiyecekleri yasal üretim izinleri yoksa, denetimlerinin yapıldığına dair belgeleri yoksa kesinlikle almamalıyız. Böylece hem sevdiklerimizin sağlığını ve kendi sağlığımızı korumuş hem de bu tür yiyeceklerin satılmasına karşı toplumsal bir tepki göstermiş oluruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder